Bâb'ın İlk Çağrısı Bağlamında Bahâîliğin Din İddiası

The Claim of Religion of Bahāʼism in the Context of Bāb's First Call

Yazar: Yusuf Sansarkan
Tür: Araştırma Makalesi
Gönderim Tarihi: 04.04.2024
Kabul Tarihi: 12.06.2024
Yayın Tarihi: 30.06.2024
Doi: 10.18403/emakalat.1464917
Orcid: 0000-0001-8010-4173
PDF Linki: e-Makalat Mezhep Araştırmaları Dergisi
Atıf/Cite: Sansarkan, Yusuf. “Bâb’ın İlk Çağrısı Bağlamında Bahâîliğin Din İddiası”. e-Makalat Mezhep Araştırmaları Dergisi 17/1 (June 2024), 67-89. https://doi.org/10.18403/emakalat.1464917


Öz

Bahâîlik Şîâ'nın İsnâaşeriyye koluna dayanan, İslâm'ın içinden çıkan bir harekettir. İki temel evreden oluşan Bahâîlik tarihinin ilk evresini Bâbîlik oluşturmaktadır. Yeni ve bağımsız bir din olduğunu iddia eden Bahâîlik, ilk evresini oluşturan Bâbîliğin de din olduğunu savunmaktadır. Bâbîlik, 1260/1844 yılında Mirza Ali Muhammed adındaki Şiî bir tüccarın başlattığı ve İsnâaşeriyye'nin gaib on ikinci imamına açılan kapı (bâb) olduğunu iddia ettiği bir akımdır. Çalışma, Bâbîliğin ilk dönemde bağımsız bir din değil İsnâaşerî bir hareket olarak ortaya çıktığını, Bâb'ın ilk çağrısı özelinde ortaya koymaya çalışmaktadır. Bâbîliğin yeni bir din değil de Şiî bir akım olarak ortaya çıktığının tespiti üzerine inşa edilen Bahâîliğin din iddiasının değerlendirilmesi açısından önemlidir. Araştırma, Ali Muhammed'in bâblık iddiasında bulunmasına giden yolun arkaplanına, ilk çağrısına, bâb-kāim-peygamber şeklindeki kademeli ilerleyişine odaklanırken; Bâbîlik/Bahâîlik üzerine yapılmış bilimsel çalışmalar ile Bâb, Bahâullah ve diğer Bahâî liderlerin yazılarından yararlanarak hipotezini delillendirmeye çalışmaktadır. Hayatının sonuna doğru peygamber olduğunu iddia etse de Ali Muhammed'in davetini İsnâaşerî gaib imamın bâbı olduğu çağrısıyla başlattığı, bu nedenle Bahâîlerin Bâbîliği ilk andan beri din saymalarına yönelik iddialarının tarihî verilerle çeliştiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu çalışma, bilimsel araştırma ve yayın etiğine riayet edilerek hazırlanmıştır.

Anahtar Kelimeler

İslam Mezhepler Tarihi, Bâbîlik, Bahâîlik, Bâb, Bahâullah

Abstract

Bahāʼism is a movement based on the Ithnā ‘Ashariyya branch of the Shī‘ā and arose from within Islam. The first phase of the history of Bahāʼism, which consists of the basic phases, is Bābism. Bahāʼism, claiming to be a new and independent religion, asserts that Bābism, which constitutes its first phase, is also a religion. Bābism is a movement that began in 1260/1844 by a Shī‘ite merchant named ‘Ali Muḥammad. He claimed to be the bâb (gate) of the twelfth imām of Ithnā ‘Ashariyya. The objective of this study is to demonstrate, through the first call of the Bāb, that in the early period, Bābism emerged as an Ithnā ‘Ashari movement, rather than an independent religion. The determination that Bābism originated as a Shī‘ite movement rather than a new religion is essential in assessing the religious legitimacy of Bahāʼism, which was founded on Bābism. The study focuses on the background of ‘Ali Muḥammad's claim to be the bāb, his initial call, and his gradual evolution from bāb, ḳāʼim, and prophet. This study attempts to prove its hypothesis by using scholarly works on Bābism/Bahāʼism and the writings of Bāb, Bahāʼ Allāh, and other Bahāʼī leaders. Although ‘Ali Muḥammad claimed to be a prophet towards the end of his life, it is historically accurate to state that he began his invitation by calling himself the bāb of the Ithnā ‘Ashari imām. Besides the Bahāʼīs' claim that Bābism was a religion from the beginning is contradicted by historical data. This study has been prepared by scientific research and publication ethics.

Keywords

History of Islamic Sects, Bābism, Bahāʼism, Bāb, Bahāʼ Allāh

Giriş
Yakın tarihte, ilahi bir din olma iddiasıyla ortaya çıkan ve 180'den fazla ülkede temsilcilikleri bulunan Bahâîlik, Şîa'nın İsnâaşeriyye kolunun hüküm sürdüğü İran'da Bâbîlik adıyla serüvenine başlamıştır. Bâbîliğin kurucusu Ali Muhammed (ö. 1266/1850) İsnâaşeriyye mezhebinde gaib imamla iletişim kuran, ona açılan kapı anlamına gelen bâb1 adıyla harekete geçmiştir. Bâbîlik, genç bir tüccar olan Ali Muhammed'in 1269/1844 yılında, İran'ın Şiraz kentinde, gaib on ikinci imamın bâbı olduğu gerekçesiyle zuhur etmesiyle başlamıştır. Ali Muhammed'in bu iddiasından sonra çok sayıda Şiî ona tabi olmuş, bu durum İran'ın resmi mezhebi olan İsnâaşeriyye'ye bağlı alimlerin ve dolayısıyla da iktidarın onlara karşı cephe almasına neden olmuştur. 1263/1847 tarihinde Bâbîler ile Şiî Müslümanlar arasında çatışmalar meydana gelmiş, bundan kısa bir süre sonra Azerbaycan'da sürgünde bulunan Bâb, sorgulanmak üzere Tebriz'e götürülmüştür. 1264/1848 yılında gerçekleşen bu sorgulama esnasında, bugüne kadar müjdelediği Kāim'in kendisi olduğunu ileri süren Bâb, Türkiye'ye yakın Çihrîk kalesinde hapsedilmiştir. O hapisteyken toplanan Bâbîler, İslâm ile olan bağlarını koparmış ve Bâbîliğin yeni bir din olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu arada Bâb, Kurʼan'dan daha yüce bir kitap olduğunu iddia ettiği Beyan'ın indiğini ortaya atmıştır.

Bâb'ın 1266/1850 tarihinde kurşuna dizilerek öldürülmesinden sonra Bâbîler tarafından Nasırüddîn Şah'a2 (ö. 1313/1896) suikast düzenlenmiş, Şah'ın yaralanmasıyla sonuçlanan suikast, Bâbîler için zor günlerin başlamasına sebep olmuştur. Bâb'ın zuhurunu ilan edişinden altı yıl sonra öldürülmesiyle liderlik, Subh-i Ezel lakaplı Yahya Nuri'ye (ö. 1330/1912) geçmiş, ancak daha sonra ağabeyi, Bahâullah lakaplı Hüseyin Ali (ö. 1309/1892), Bâbî topluluğun liderliğini kardeşinden almıştır. Bâbîlerin yoğun baskı altında kalması, yeni dinin dağılma noktasına gelmesine neden olmuş ancak Bahâullah, Bâbîleri ayakta tutma adına yoğun bir biçimde çalışmaya devam etmiştir. 1282/1266 yılında, Bâb'ın vekili Subh-i Ezel ile Edirne'de sürgündeyken peygamberliğini izhar etmesi, Bâbîliğin Ezelî-Bahâî olarak ikiye ayrılmasına neden olmuştur. Bâbîlerin büyük çoğunluğunun Bahâullah'a tabi olması, Bahâîliğin, Bâb'la başlayan hareketin devamı olmasını sağlamıştır.3 Bahâullah'ın hareketin liderliğini ele almasıyla Bâbîlik, Bahâîlik adıyla yeni bir din olma iddiasına doğru evrilmiştir.

Bahâîler, dinlerinin Bâbîliğin değişime uğramış halinden ziyade, en başından yeni bir din olarak ortaya çıktığı fikrini savunmaktadır. Bâb'ı Bahâullah'ın müjdecisi kabul eden Bahâîlere göre Ali Muhammed, gaib imamın bâbı değil, en başından beri müstakil bir peygamberdir. Buna karşılık Bahâîliğin din mi mezhep mi yoksa yeni bir dinî hareket mi olduğu tartışmalıdır. Bahâîliğin bir kitaba, peygambere ve sisteme sahip olduğunu savunarak din olduğunu kabul eden iddialar bulunduğu gibi,4 bunların müstakil bir din olmak için yeterli olmadığını ortaya koyarak aksini iddia edenler de vardır.5

Bu araştırma, Ali Muhammed'in hangi iddiayla ortaya çıktığından hareketle Bâbîliğin/Bahâîliğin din veya İsnâaşeriyye mezhebinin bir kolu hüviyetinde olup olmadığını tartışmak üzere kaleme alınmıştır. Müstakil bir din olduğunu savunan ve bu doğrultuda örgütlenen Bahâîliğin din veya mezhep olduğunu belirlemek bu çalışmanın sınırlarını aşmaktadır. Bu bağlamda çalışma, müstakil bir din olarak kabul görme arzusundaki Bahâîlerin, ortaya çıktıkları dönemin tarihî verilerini yorumlama biçimlerini, tarafsız bir gözle ele alma hedefindedir.

Ali Muhammed’in ilk çağrıyı bâblığa yaptığı varsayılsa da Bahâîlerin Bâbîliği başlangıcından itibaren din kabul etme çabası, davetini başlattığında hangi iddiayla ortaya çıktığı konusunda bir belirsizliğin oluşmasına yol açmıştır. Ali Muhammed'in hareketi bâb, mehdî veya peygamber olarak başlatıp başlatmadığının tespitinin, Bahâîlerin iddialarını yorumlama açısından somut veriler sunması beklenmektedir. İki bölümden müteşekkil çalışmanın ilk bölümünde Bâb'ın zuhur etmesinde etkili olan etmenlere, ilk çağrısına ve davet sürecine odaklanılmışken ikinci bölümde Bahâîlerin iddialarına ve Bahâullah'ın zuhuruna değinilmiştir.

1. Bâb'ın Çağrısı
1.1. Bâblığa Giden Yolun Arkaplanı
Ali Muhammed'in Bâb olarak zuhurunu ilan ettiği dönemde, (1260/1844) İran coğrafyası gaib imamı beklemektedir. İsnâaşeriyye'ye göre gaib imam hayattadır ve bulutların arkasına saklanmış güneş gibi, doğrudan olmasa bile insanlara fayda sağlamaya devam etmektedir. Takva sahibi ve kalbi temiz olanlar, imamın faydalarından geçmişte yararlanmıştır.6 İmamın hayatta sayılması ve ona ihtiyaç duyan toplumdan kopmayacağına dair bu inanç, ona birtakım kişilerin ulaşabildiği fikrinin korunmasına da yol açmıştır. Nitekim imamın gaybete girdiği, küçük gaybet adıyla anılan, 260/874-329/941 arası dönemde, imamın vekillerinin onunla yüz yüze görüştüğü kabul edilmektedir.7 İmamın gaybetinin uzaması ve vekillik müesseseninin sistemleşmeye başlaması, sonraki dönemlerde de birçok kişinin imamla görüştüğünü iddia etmesine yol açmış, bunlardan bazıları kabul görürken bazıları yalancılıkla itham edilmiştir.8

Bâb'ın yaşadığı döneme yakın, İran'da tasavvuf etkisini arttırmıştır. Safevî sonrası Şiî ulemanın etkisinin azalması sonucu tasavvuf yeniden dirilme aşamasına girmiş, 19. yüzyıldan önce, İran'ın merkez şehirlerinde yayılmıştır.9 Tasavvufun yayılmasında büyük etkiye sahip olan Ni‘metullāhiyye tarikatı,10 19. yüzyılın hemen öncesinde Şiî ulemayla karşı karşıya gelmiş, bunun sonucunda tarikatın İran'da yeniden dirilmesini ve yayılmasını sağlayan temsilci Ma‘sum Ali Şah Dekkânî (ö. 1214/1799) idam edilmiştir. Birkaç yıl sonra, Ma‘sum Ali Şah'ı idam ettiren Muhammed Ali Bihbehânî'nin (ö. 1216/1801) ölümü akabinde Ni‘metullāhiler ile Şiîler arasındaki buzlar erimiş ve tarikat yayılımını sürdürmüştür. Kaçar hanedanı döneminde hem avam hem de havas arasında genişlemeye devam eden tarikata hükümdarlardan da katılanlar olmuştur.11

Ni‘metullāhiyye ile tasavvufî düşüncelere ısınan İran'da Şeyhiyye tarikatı, yayılmakta ve taraftar bulmakta zorlanmamıştır. Sünnî bir kurucuya sahip Ni‘metullāhiyye'nin aksine Şeyhiyye, Şîa içinde doğmuş bir tarikattır. Ni‘metullāhiyye sonradan Şîa'ya meyletmişken Şeyhiyye'nin kurucusu Ahmed el-Ahsâî (ö. 1241/1826) Şiî bir ortamda büyüdüğünden görüşlerinin temeli Şîa'ya dayanmaktadır. Görüşlerinin temeline imameti yerleştiren Ahsâî, Molla Sadra'dan aldığı imamet teorisini geliştirerek imamlarla görüştüğünü ve ilmini onlardan aldığını iddia etmiştir.12 Şeyhiyye, İran halkı arasında popüler konuma gelince tarikatın lideri Ahsâî de halkın sevgisini kazanmıştır. Halkın teveccühünün yanında Kaçar devlet adamlarının da saygısını kazanan Ahsâî, onlardan iltifat görmüş, Kaçar hükümdarı Feth Ali Şah (1797-1834) ona maddi yardımda bulunmanın yanında, Tahran'da daimi kalması için davette bulunmuştur.13 Ahsâî'nin ölümünden sonra tarikatın liderliğini ele alan Kâzım Reştî (ö. 1259/1843) döneminde de Şeyhiyye yayılmaya ve büyümeye devam etmiştir. Ahsâî gibi devlet adamlarıyla arasını iyi tutan Reştî, Şiî görüşlere sahip olmasına rağmen Osmanlı valisi tarafından bile itibar görmüştür.14

Ni‘metullāhiyye, Şeyhiyye gibi tarikatlerle tasavvufî fikirlerin rağbet gördüğü bir ortamda yetişen Bâb, eğitim hayatını yarıda bırakmış bir tüccardır. Şeyhiyye'ye ilgi duymuş, bir süre Reştî'nin yanında kalmış ve ders halkalarına katılmıştır.15 Şeyhiyye'de imamet önemli bir yer tutmaktadır. Ahsâî imamların insanüstü varlıklar olduğunu, âlemin onlar için var edildiğini savunmaktadır. Ona göre imamların bu dünyada görülmesi gerçek değil ârızîdir. Hurkalyâ'da16 bulunan imamlara ulaşmak sıradan insanlar için mümkün olmadığından, onlara ancak o âleme ulaşma seviyesine gelmiş Kâmil Şiî ulaşabilir. İmam cismanî âlem ile ruhanî âlem arasındaki kapı (bâb) hükmündeyken Kâmil Şiî cismanî âlem ile hurkalya arasındaki kapı konumundadır. İlk dönemden beri hep bir Kâmil Şiî bulunmuştur. Onu vazifesi batınî bilgileri açıklamaktır.17

Ahsâî ifade etmese de döneminin Kâmil Şiîsi gibi davranmıştır.18 Halefi Reştî onun bu yönünü kabullenmenin yanında, Kâmil Şiî konusunda yeni bir devir başlattığına da inanmıştır. Reştî'ye göre Ahsâî'nin Kâmil Şiî olması gibi, yeni yüzyılın da Kâmil Şiîsi olacaktır. Sonraki devrin Kâmil Şiîsinin tüm özelliklerini bildiğini, onun yaş, sıfat ve görünüşü hakkında bilgi sahibi olduğunu, onu hem aklî hem de batınî bilgilerle tarif edebileceğini belirten Reştî, baskılar nedeniyle bunu yapamayacağını belirtmiştir. Baskılardan kurtulması ve biraz daha yaşaması halinde yeni devrin Kâmil Şiîsinin özelliklerini açıklayan bir risale yazacağını dile getirmesine rağmen bunu yapmadan ölmesi, Şeyhiler arasında, cemaatin liderliği konusunda bir belirsizliğin meydana gelmesine yol açmıştır.19

Tasavvufi düşüncelerin yoğun etkisi ve Reştî'nin yarattığı beklentinin yanında, bin yıl döngüsü de Bâb'ın harekete geçmesini tetikleyen unsurlardan biri olarak zikredilmelidir.20 On ikinci imamın hicri takvime göre 260 (M 874) yılında gaybete girmesi ve dönüşünün uzaması, gaybetinin bininci yılında döneceğine yönelik bir beklenti oluşturmuştur. 1260 (M 1844) yılı hakkında birtakım harf hesaplamaları yapılmış, kehanetlerde bulunulmuştur. Söz konusu yorumlar Bâbîlikten önce yapıldığı gibi sonraki dönemlerde bazı Bâbî müellifler, 1260 yılının özel olduğunu gösteren yorumlar geliştirmiştir.21 Bu inanışa göre 1260 tarihi zuhurun gerçekleşeceği tarihtir ancak bu zuhurda ne olacağı tam olarak bilinmemektedir. Zuhur gaib imamın, Hz. Hüseyin'in, Bâb'ın ya da bunlardan ikisinin birlikte zuhuru şeklinde olabilir. Öte yandan bu yorumlar İsnâaşeriyye'nin değil, heterodoks Şiîlerin görüşü olarak ön plana çıkmaktadır. Nitekim İsnâaşerî Şiîler genel olarak on ikinci imamın dönüşünü kesin kabul etseler dahi buna bir tarih belirtmekten çekinmiş, Allah'a bu tarihi yakınlaştırması için dua etmekle yetinmişlerdir.

Bu atmosfer içinde Ali Muhammed'in kendisini gaib imamın bâbı ilan etmesinin zamanı gelmiştir ancak bunun için bir destek arayışındadır. Aradığı destek Şeyhîliğin önemli isimlerinden biri olan Buşrûî'den gelmiştir. Kâzım Reştî öldüğünde ardında bir halef bırakmayınca Şeyhîler tarikatın başına kimin geçeceği konusunda arayış içine girmiştir. Tarikatın başına geçme adayları arasında adı geçen önemli isimlerden biri de Buşrûî'dir. Kendini Reştî'nin yerine layık görmeyen Buşrûî, hareketin başına geçecek birini arama maksadıyla birkaç şehri dolaştıktan sonra Ali Muhammed'in ikamet ettiği Şiraz'a gelmiş, onunla uzun süren bir görüşmeden sonra ilk inananı olarak Bâbîlik saflarında yerini almış ve Hurûf-i hayy'ın22 ilki olmuştur.23 Buşrûî'nin daveti kabulünden sonra 5 Cemaziyelevvel 1260/23 Mayıs 1844 tarihinde Ali Muhammed yeni misyonunu ilan etmiştir.24

1.2. Bâb'ın İlk Çağrısı

Miller, Bâb'ın ortaya çıkışıyla ilgili üç teorinin olduğunu belirtmektedir. Bunlardan birincisi Bâb'ın kendisinden sonraki asıl peygamberin müjdecisi konumunda olduğu yönünde, Bahâîlerin savunduğu teoridir. İkincisi Ali Muhammed'in bâb iddiasıyla ortaya çıktığı ancak bâb ile kastettiğinin, İsnâaşeriyye'nin kullandığı anlamda olmadığı, terimlerin benzerlik gösterdiği yönündeki iddiadır. Üçüncü iddia ise Bâb'ın İsnâaşeriyye'nin beklediği gaib on ikinci imamın bâbı olduğu iddiasıyla zuhur ettiği, ardından beklenen imamın da kendisi ve nihayet peygamber olduğu yönünde kademeli bir ilerleyiş gösterdiği yönündedir.25 Sayılan üç iddianın ilk ikisi, Bâbiliği İsnâaşeriyye'den, dolayısıyla İslâm'dan ayırma çabalarının ve Bahâîliğin müstakil bir din olarak başladığı tezine destek sunar mahiyettedir. Üçüncü iddia ise daha çok Bahâîlik karşıtlarının savunmasının beklendiği ve Bâbîliğin bir dinden ziyade İsnâaşeriyye içinde bir heterodoks akım olduğu ana fikrine hizmek etmektedir.

Tarihi veriler, Bâb'ın davetinde kademeli bir ilerleme kaydettiğini göstermektedir.26 Buna göre Ali Muhammed davasını izhar edince, imama çağrıda bulunan bâb (kapı) olduğunu insanlara bildirmiş, birkaç yıl sonra ise beklenen imamın kendisi olduğunu savunmuştur. Bâb'ın böyle bir yola başvurmasının nedeni toplumun tepkisinden çekinmesi ve yeteri kadar taraftara ulaşmayı beklemesi şeklinde zikredilmektedir.27 Öte yandan bu iddia, Bâb'ın en başından beri Kāim olduğunu içermesi nedeniyle, Bâbî/Bahâî görüşe uygun düşmektedir. Nitekim Bâb'ın ilk başlarda Bâb olduğunu iddia etmesinde bile kastının Şiî terminolojideki imamın kapısı anlamındaki Bâb değil, Tanrı'ya açılan kapı anlamında Bâb olduğu yönünde yorumlar mevcuttur.28 Bu yorumlar, Bâb'ın peygamberlik iddiasıyla davete başladığı ancak bir süre kimliğini gizlemek ve Şiîleri tarafına çekmek amacıyla bir Şiî taklidi yaptığını sonucunu vermektedir. Bir peygamberin, Allah'tan aldığı emirle tebliğ görevini ifa etmek için insanları kandırdığı anlamına gelen bu yoruma, Şîa'nın takiyye29 anlayışı penceresinden bakıldığında yorum, peygamberi küçük düşürücü veya peygamberliğine zarar verici mahiyete düşmekten uzaklaşmaktadır. Bir peygamberin davasını açıkça ilan etmesi ve ilk günden itibaren yeni bir din getirdiğini ilan etmesi beklense de, takiyye inancının o günkü Şiî toplumda yer etmiş olması, hem Bâb'ın hem de ona uyan veya onu reddeden toplulukların bunu bir sorun olarak görmemesine yol açmış olabilir.

Ali Muhammed'in davetini izhar ederken ilk iddiasında kastının ne olduğunu tespit etmenin imkânı yoktur ancak onun ilk önce peygamberlik veya kāimlik iddiasında değil, bâblık iddiasında bulunduğu farklı kaynaklardan teyit edilebilmektedir.30 Yani Ali Muhammed'in davetine Bâb olarak başladığına yönelik bir şüphe bulunmamaktadır. Nitekim çevresel şartlar da bunu gerektirmektedir. Bin yıldır gaib olduğuna inanılan, aynı zamanda gaibliğine rağmen aktif bir imam düşüncesinin olduğu Şiî bir toplumda, o yüce imama ulaşabilir olma iddiasında bulunmak, şaşılacak bir durum değildir. Ali Muhammed'den önce aynı iddiayı savunanlar olmuş, bazıları Şiî halk ve otoriteler tarafından kabul görürken birçoğu yalancılıkla suçlanmıştır. Nusayrîliğin kurucusu Muhammed b. Nusayr en-Nemîrî (ö. 270/883) ve Ene'l-Hakk sözüyle meşhur Hallâc-ı Mansûr, (ö. 309/922) Bâb olduğunu iddia edenlerden sadece ikisidir.31 Daha önceki vekiller, sefirler, bâblar gibi davetine Bâb olarak başlayan Ali Muhammed'in bâblık iddiasında bulunurken kastının ne olduğu da tartışma konusu edilmiştir. Kastının gaib imama açılan kapı olduğunu savunanlar bulunduğu gibi Tanrı'ya açılan kapı anlamında onu daha yüce bir makama yerleştirenler de olmuştur.32 Ali Muhammed'in görevinin tam olarak ne olduğu, ilk Bâbîler arasında bile cevap bulamamıştır. Bu biraz Şîâ'nın batınî yorumu, biraz Şeyhiyye biraz da Bâb'ın kendisinden kaynaklanmaktadır.33

Bâb'ın davetinin başında, Şiî terminolojideki anlamıyla bâblık iddiasında bulunduğu, onun birkaç yıl sonra Kāim olduğunu iddia etmesinden hareketle savunulabilir. İlk başından beri Kāim ya da peygamber olduğunu savunması durumunda 1263/1848 yılında, Tebriz'de gerçekleştirilen sorgulamasında mehdîlik iddiasında bulunması34 yeni bir gelişme olmayacaktır. Başından beri bilindiği için bu iddiası kronolojide yeni bir olay adı altında değil, devam eden durum şeklinde anlatılacaktır. Yani Bâb'ın kademeli bir biçimde davetini ilan etmesi, onun Şiî terminolojideki bâb olarak başladığını gösteren bir delildir. Onun takiyye yaptığı, amacının yeni bir din getirmek olduğu, bunun için çevresel şartları kullandığı iddia edilebilir ama bunları kanıtlamanın bir yolu yoktur. Zahirde görünen, Ali Muhammed'in gaib imama açılan kapı anlamında bâb olduğunu iddia ettiği ve birkaç yıl sonra iddiasına, sadece bâb değil, gaib imamın da kendisi olduğunu eklediği şeklindedir.

1.3. Bâb'ın Davet Süreci

Bâb'ın savunusuna ve sözlerine bakıldığında, onun yeni bir dinden ziyade İsnâaşeriyye içinde bir çeşit reforma çağırdığı görülmektedir. Onun ortodox bir Şiî olmadığı ortadadır ancak çocukluğundan beri farklı bir kişiliğe sahip olduğu göz önünde bulundurulduğunda heterodoks fikirler taşıması olağan karşılanabilir. Özellikle medreseyi sevmemesi ve eğitimini yarıda bırakması, farklı görüşler ortaya koymasına yol açmış olmalıdır. Bu durumun sonucunda o, yazdıklarının bir eğitim ürünü değil, sezgisel bilgiler olduğunu dile getirmiş, batınî yönünü ortaya koymaya çalışmıştır.35 Şeyhiyye'ye dahil olmasa da onun Kâzım Reştî'den etkilendiği bilinmektedir. Reştî'nin imametle ilgili düşünceleri İsnâaşeriyye'nin görüşlerine uymadığından, Bâb Şiîler için aşırı bir yorumcu, diğer bir ifadeyle heterodoks kabul edilmiştir. İsnâaşeriyye, imamları masum saymak, onlara birtakım insanüstü vasıflar vermekle birlikte,36 Şeyhiyye gibi onların ruhanî âlemin üyeleri olduğunu iddia etmemiştir. Şeyhiyye ve ondan etkilenen Bâb'ın batınî karakteri, Şiîlerin batınîliğini aşan bir konumda olduğundan, İsnâaşerî ulema tarafından heterodoks sınıfına dahil edilmiştir.

Bâb'ın heterodoksluğu ilk günden itibaren yeni bir din kurmaya çalıştığı anlamına gelmemektedir. Davetinin ilk dönemlerindeki teliflerinden, İsnâaşeriyye'ye bağlı olduğu anlaşılabilmektedir.37 İlk yazılarında gaib imamı ve Hz. Hüseyin'i yüce kabul ettiği, onlara özlem duyduğu görülmekte, gaib imam için "canım ona feda olsun" tarzında ifadeler kullandığına şahit olunmaktadır.38 Bâb'ın Şiîliği, yukarıda da ifade edildiği gibi ortodoks bir Şiîlikten ziyade, özellikle Şeyhiyye etkisiyle heterodoks bir karakter barındırmaktadır. İsnâaşeriyye'deki sefirlik (bâblık) kurumu, sadece küçük gaybet döneminde devam etmiş ve 328/940 yılında son sefirin ölümüyle son bulmuştur.39 Sefirliğin devam etmemesi ve söz konusu heterodoks yanı nedeniyle bâblık iddiasının Şiî otoriteler tarafından reddedilmesi beklenen bir olgudur ki Bahâîler bu reddi lehlerine bir delil olarak kullanmış, Bâb'ın Bahâullah'a yol açtığını savunmuştur.40

Bâb'ın davetini izhar ettiği sıradaki söz ve davranışlarına bakıldığında onun yeni bir din getirme amacında olmadığı görülebilmektedir. İlk yazılarında Kāim'i üçüncü bir şahıs olarak övmesi bile bu iddiayı delillendirmek için yeterlidir. Yine yazılarından onun Müslüman bir Şiî olduğu açık bir şekilde anlaşılabilmektedir. Sahife-i Adliyye'de herhangi bir Şîi gibi İsnâaşeriyye'nin imamlarını saymakta, Hz. Peygamber'i anarken salavat getirmekte ve hatta Hz. Peygamber'in şeriatının kıyamete kadar devam edeceğini söylemektedir.41 Davetini izhar ettiği yıl içinde Mekke'ye gittiği, burada Mekke şerifine Kāim olduğunu söylediği ancak şerifin onu ciddiye almadığı aktarılmaktadır.42 Mekke'ye gitmesinin sebebi, inanışa göre Kāim'in Mekke'de zuhur edeceğidir. Bâb'ın bu yola başvurması, onun Şîa içinde kabul görmeye çalışmasına işaret etmektedir. Bu da onun yeni bir din getirmeye çalıştığının aksi anlamına gelmektedir. Bâblık iddiasında bulunduğu yılın içinde hemen kāimlik iddiasında bulunması akla soru işaretleri getirse de kāimliğin İslâm dairesinden çıkma anlamına gelmemesi, yukarıdaki savunuya zarar vermemektedir.

Ali Muhammed 1260/1844 yılında Bâb olma iddiasıyla ortaya çıkışından sonra Şiraz, Tebriz, Tahran ve İsfahan gibi şehirlerde davetini yaymaya başlamıştır.43 Şiî ulema ve Kaçar hükümeti Bâbîliğin yayılmasına karşı önlem almaya çalışsa da davet halk arasında etkili olduğundan tamamen durdurulamamış, ancak Bâb yoğun baskılara maruz kalmıştır. Şiraz'a dönen Bâb'a ulema tarafından baskı artınca camiye gidip bâb olduğunu reddetmek zorunda kalmış,44 bundan sonraki dönemde, etkili olduğu bölgelerden uzaklaştırılmak için Azerbaycan'a sürgün edilmiştir. 1263/1847 yılında Bâbîler ile karşıtları arasında çatışmalar başlamış, 1264/1848 yılında Bâb sorgulanmak üzere, veliaht prensin yönettiği Tebriz'e götürülmüştür. Bu sorgulamalarda doktorlar tarafından akıl sağlığının yerinde olup olmadığının tespiti için muayene edilmiş,45 aşağılanmış ve hatta darbedilmiştir. Zabihi-Moghaddem, Bâb'ın falakaya yatırıldığı için ilk kez burada açıkça Kāim olduğunu söylediğini ifade etmektedir.46

1264/1848 yılının ilkbaharında, Bâbîliğin öncüleri tarafından Bedeşt'te bir toplantı yapılmış ve Ali Muhammed'in artık Kāim değil peygamber olduğuna, İslâm dininin nesh edildiğine karar verilmiştir.47 Bâb'ın önceki yazıları ve sözleri, bu yeni iddiaya uyacak şekilde yeniden yorumlanmıştır. Buna göre Bâb toplum hazır olmadığından kademeli bir davet süreci yürütmüş, bâblık ve kāimlik iddialarını, hedefine ulaşmak için bir ara basamak olarak kullanmıştır. Bâb'ın "Hz. Muhammed'in helalleri kıyamete kadar helal, haramları kıyamete kadar helaldir." sözü bile, kıyametin dünyanın sonu anlamında olmadığı, Kāim'in zuhuru anlamında olduğu şeklinde açıklanmıştır.48

Tebriz'de, Kaçar veliahtı gözetiminde, Şiî alimler tarafından sorgulanan, darbedilen ve aşağılanan Bâb, Çihrîk'e hapishaneye geri gönderilmiştir (1264/1848). Burada bulunduğu iki yıl süresince tâbileri için, görüşlerini açıkça ortaya koyan, yol gösterici mahiyette ve yeni dinin fıkhî hükümlerini içeren çok sayıda telifatta bulunmuştur.49 Tanrı tarafından indirildiğini iddia ettiği Beyan kitabını da bu sürede yazan Bâb, artık kāimlik evresini de aşmış, kendisine kitap verilen büyük peygamberlerin sonuncusu olmuştur. İslâm devrinin sona erdiğini, Hz. Muhammed'in şeriatının neshedildiğini ve yeni bir devrin başladığını ileri süren Bâb, peygamber olarak Hz. Muhammed'den, indirilen kitabın ise Kur'an'dan üstün olduğunu iddia etmiştir.50

2. Bahâîlerin İddiaları
2.1. Bahâîlerin Bâb'ın Yeni Bir Din Başlattığına Yönelik İddiası

Bahâîlere göre asıl büyük peygamber Bâb değil Bahâullah'tır. Bâb sadece ortamı hazırlamak, insanları Bahâullah'ın getirdiklerine alıştırmak için gönderilmiştir. Yeni dine davet yeteri kadar yayıldığında Bâb'ın görevi tamamlanmış, gelmesi beklenen yüce şahsiyet ve tüm dinlerin birleştiricisi Bahâullah bayrağı devralmıştır. Bahâullah, Bâb'ın tâbilerinden olmasına rağmen onunla eşit değildir. O, Bâb'ın yazılarında gelişini müjdelediği, beklenen ve özlenen peygamberdir. Bahâullah'a indiği iddia edilen Kitâbü'l-Akdes, Bâb'ın Bahâullah'ı müjdelediğini, onun yüceliğini ifade ettiğini, Bâb'a inen Beyan'ın, Bahaûllâh'ın tek bir kelimesine dahi eş değer olmadığını ifade etmektedir.51

Bahâîlik Bahâullah'ın, Bâb'ın getirdiklerinden yola çıkarak ortaya koyduğu bir sistem olsa da Bahâîler asıl kurucunun Bahâullah olduğunu savunmaktadır. Bâb sadece müjdeci ve hazırlayıcıdır. Ortam yeni bir dinin ortaya konması için müsait değildir. Şevki Efendi (ö. 1957) o dönemdeki İran toplumunu cahil, zalim, vahşi ve dünyanın en bozulmuş ırkı olarak tanımlamaktadır. Şiî ulemayı yobaz, özgürlük düşmanı ve kıskanç olarak betimleyen Şevki Efendi, Kaçar devletini de hedef almaktadır.52 Cahil ve aynı anda zalim; halk üzerinde büyük bir etkiye sahip Şiî ulemanın ve iktidarın karşı olduğu bir dinîn asıl davetçisinin kendini ortaya atması, dinin başlamadan bitmesine neden olabilecektir. Nitekim söz konusu ortamda Bâb sadece altı yıl yaşayabilmiş ve devlet eliyle öldürülmüştür. Bahâîlere göre bu gibi nedenlerle Bahâullah, Bâb'ın onun için ortamı hazırlamasını beklemiştir.

Bahâîler, Bâb'ı daha çok davalarına bir delil niteliğinde zikretmektedir. Bâb'ın belli bir kesim tarafından kabul görmesi, Bahâîlerin o kabulden pay almaya çalışmasına yol açmaktadır. Bahâullah, Bâbîliğin getirdiklerinden bazılarını değiştirme yoluna gitse de temelde getirdiği dinin Bâbîliğin devamı olduğunu kabul etmekte ve Bâbî toplumu kendi saflarına çekmeye çalışmaktadır. Kitâbü'l-Akdes'te kendini öven Bahâullah, Bâb'ın sadece habercisi konumunda olduğunu, onun da kendi yüceliğini kabul ettiğini ve bunu yazdıklarında açıkça belirttiğini dile getirmektedir. Muhtelif yerlerde Beyan ehline53 çağrıda bulunan Bahâullah, kendisinin beklenen kişi olduğunu ve onu kabul etmemeleri durumunda yönlerini kaybedeceklerini söylemektedir.54 Bahâullah'ın zuhuruna delil ve bazı şer‘î hükümlerin değiştirilmesi haricinde Kitâbü'l-Akdes Bâb'a fazla yer vermemekte, onun davasından pek bahsetmemektedir.

Şevki Efendi Bâb'tan söz ederken onun için ilk sebep, dönüşü beklenen Kāim, sâhibü'z-zaman, ilk nokta, Tanrı siması ve parlaklığı gibi sıfatlar kullanmaktadır.55 Bâb'ın ilk inananı Molla Hüseyin Buşrûî'nin (ö. 1265/1849) davetini kabul ettiği geceyi anlatan Şevki Efendi, Buşrûî'nin dilinden Bâb'ın peygamber olduğunu iddia etmekte, aynı zamanda kendiyle kıyaslanamayacak kadar yüce bir peygamberi müjdelediğini savunmaktadır.56 Yani Şevki Efendi de Bahâullah gibi, Bâb'ın davetini açıkladığı ilk günden itibaren peygamber olduğunu ve kendisinden sonraki peygamberi müjdelediğini iddia etmektedir. Bu müjdeleme, bir peygamberin sonrakini haber vermesinden farklılık taşımaktadır. Bahâîlerin iddiasına göre Bâb peygamber olsa da Bahâullah ondan çok daha yüce bir peygamberdir ve Bâb'ın asıl görevi Bahâullah'ı müjdelemek, onun için ortam hazırlamaktır.57 Bâb'ın davetini izhar etmesinden sonra sadece altı yıl hayatta kalması, Bahâîlerin onu müjdeci konumuna oturtmasını kolaylaştırmış olmalıdır. Dava belli bir kesim tarafından kabul görmüşken kurucunun hedeflerini gerçekleştirmeden öldürülmesi, davetin devamının tasarlanmasına kapı aralamış görünmektedir.

2.2. Bahâullah'ın Vadedilen Peygamber Olduğu İddiası

Bâb, davetine başladığı andan itibaren gelmesi beklenen Kāim'i müjdelemiştir. Peygamberlik iddiasında bulunduktan sonra bile bundan vazgeçmemiş, ancak müjdelenen gelişi 1511 yıl sonrasına ertelemiştir.58 Gerek bu yoğun müjdeleme gerekse Bâb’ın davasını başlatmasından sadece altı sene sonra öldürülmesi, birçok kişinin beklenen Kāim olduğunu iddia etmesine yol açmıştır.59 Bahâullah da söz konusu iddiada bulunanlardan biridir. Detayları aşağıda verildiği üzere bir süre uzlete çekilmesine rağmen olayların lehine gelişmesi, Bâbî toplum tarafından lider olarak görülmesinin yolunu açmış, doğru zamanda peygamberliğini ilan etmesine imkan hazırlamıştır.

Bahâullah'ın peygamberliğinin kabulünden sonra şekillenen Bahâî tarihinde, Bâb tarafından ortaya konan 1511 yıl şartı görmezden gelinmektedir. Bahâullah'ın zuhur zamanı konusunda, Bâb tarafından önemli addedilen 19 yılını ön plana çıkaran Şevkî Efendi'nin iddiasına göre Bahâullah, 1279/1863 yılında, yani Bâb'ın davetini izhar edişinden 19 yıl sonra peygamberliğini ilan etmiştir.60 Peygamberlik iddiasına giden süreç, Şah'a suikast düzenlenmesinden sonra Bahâullah'ın dört aylık hapis döneminde başlamaktadır. Hapisteyken birtakım vahiyler aldığı rivayet edilen Bahâullah, serbest bırakıldıktan sonra Bağdat'a sürülmüştür (1269/1853).61 Bahâullah'ın bu yılda vahiy almaya başlamasını Bâb'a dayandıran Şevki Efendi, milat kabul edilen 1260 yılından itibaren dokuz yıl geçince beklenen emrin ortaya çıkacağını savunmuştur. Ona göre Bahâullah 1269/1853 yılında, zindandayken peygamber olmuş ancak peygamberliğini on yıl boyunca gizlemek zorunda kalmıştır.62

Şah'a suikast girişiminden sonra Bâbîler çok büyük bir baskıyla karşı karşıya kalınca Bâb'ın vekili Subh-i Ezel kendini gizlemek zorunda kalmıştır. Bâbîlik gizlenen, öldürülen ve inancını terk eden tâbiler nedeniyle yok olma noktasına doğru sürüklenmiştir. Subh-i Ezel'in gizlenmek zorunda kalması Bâbîler arasında bir otorite boşluğuna neden olmuş ve onlarca kişi beklenen peygamber olduğu iddiasıyla ortaya çıkmıştır.63 Bu durumun önünü almaya çalışan Bahâullah sorumlululuk alarak Bâbîliği ayakta tutmaya çabalamış, ancak bunu yaparken henüz sistemini tamamlayamayan yeni dini, kendi fikirleriyle yeniden dizayn etmeye çalışmıştır. Henüz açıkça söylemese de Irak'ta bulunduğu süre zarfında Bâbîliğin yeni lideri Subh-i Ezel'i yetersiz gördüğü ve Bâbîlerle birtakım fikrî çatışmalar yaşadığı, Şevki Efendi'nin anlatılarından takip edilebilmektedir. Zikredilen tartışmalar sonucunda inzivaya çekilip iki yıl boyunca toplum içine çıkmayan Bahâullah'ın soyluluğu, bazı ileri gelen şahısların ona ulaşmasına ve onu tekrar topluma geri dönmeye ikna etmelerine yol açmıştır. Nitekim Şevki Efendi onun inzivaya çekilirken geri dönmeyi düşünmediğini söylediğini belirtmektedir.64

Süleymaniye şehrine geri dönen Bahâullah burada, Subh-i Ezel'i gölgede bırakacak önemli bir şöhret elde etmiştir. 1272/1856 yılında Süleymaniye'den Bağdat'a giden Bahâullah, kazandığı şöhret ve Bâbîliğin dünya dini olamayacağını anlaması65 gibi nedenlerle onu değiştirmeye, ona ekleme ve çıkarmalar yapmaya başlamıştır.66 Bâbî topluluk üzerinde elde ettiği hakimiyet ve Bâbîliği değiştirme çabalarının bir sonucu olarak peygamberlik iddiasına hazırlanan Bahâullah'ın, Bağdat'tan İstanbul'a sürgün edildiği 1279/1863 yılında peygamberliğini açıkladığı söylense de bu iddianın doğru olmadığı ya da açıklamayı sadece yakınındakilere yaptığı anlaşılmaktadır. İki kardeş arasındaki krizin, 1282/1866 yılında, Bahâullah'ın Subh-i Ezel'e bir mektup yollayarak peygamber olduğunu söylemesiyle ortaya çıktığı67 göz önüne alındığında, öncesinde yakınında bulunan Subh-i Ezel'in peygamberlik iddiasını duymadığı sonucuna varılabilir. Bu da Bahâullah'ın ya hiç peygamberlik iddiasında bulunmadığı ya da bunu çok gizli tuttuğu anlamına gelmektedir. Subh-i Ezel'in Bahâullah'ın Edirne'de dile getirdiği peygamberlik iddiasına destek vermemesi ve liderin kendisi olduğunu söylemesi üzerine Bâbî topluluk Bahâîler ve Ezeliler olarak ikiye bölünmüş, iki taraf arasında çatışmalar yaşanmış ve ileri gelen Bâbîler dahil olmak üzere bazı insanlar öldürülmüştür.68 Subh-i Ezel'in Bahâullah'a destek vermemesi ve sonraki süreçte onu yalancılıkla suçlaması, Bahâîler tarafından çok kötü sıfatlarla anılmasına sebep olmuştur. Subh-i Ezel'in vekilliğini reddederek Bâb'ın kendinden sonra bir halef bırakmadığını savunan Şevki Efendi, onu Ebu Cehil'den daha kötü saymış ve onun Bahâî dini önündeki en büyük engellerden biri olduğunu dile getirmiştir.69

Bâb, Bahâîlerin iddia ettiği gibi ilk yazılarında, yüce bir şahsın gelişini çokça müjdelemektedir. Müjdelediği şahıs İsnâaşeriyye'nin gaib imamından başkası değildir ki Ali Muhammed'e Bâb denmesinin sebebi de budur. Kāim'i değil de kendisinden sonraki bir peygamberi müjdeleyen bir peygamber olsa, ona Bâb denmeyecektir. Peygamberlik iddiasında bulunduğu dönemde Bahâullah'ı müjdelemediği gibi, Bahâîler de böyle bir iddiada bulunmamaktadır. Bahâîlerin iddiası onun en başından beri peygamber olduğu ve amacının Bahâullah'ı müjdelemek olduğunu yönündedir. Bâb'ın Beyan kitabına bakıldığında, yeni bir dinin hükümlerinin konduğu, Kur'an'a benzetilmeye çalışılan bir kitap görülmektedir. Hem Arapça hem de Farsça Beyan'da "Allah'ın zuhurunu gerçekleştireceği kişi" (من يظهره الله) ifadesiyle, Bâb'tan sonraki bir peygamberin geleceği müjdelenmekte ancak dönüş tarihi için en erken 1511 yıl sonrasına işaret edilmektedir.70 Çalışma boyunca dile getirilen deliller görmezden gelinse bile Bahâîlerin iddiası tarih engeline takılmaktadır. Bâb belki de Hz. Muhammed'in yapmadığını yapmak ya da gaib imam sonrası oluşan belirsizliğe engel olmak için kurduğu yeni dinin en az 1511 yıl devam edeceğini söylemiş, beklenen peygamberin ise bu tarihten sonra zuhur edeceğini kutsal kitabında belirtmiştir. Buna rağmen ölümü üzerinden henüz on altı yıl geçmişken Bahâullah, beklenen peygamberin kendisi olduğunu iddia ederek tarih sınırlamasını görmezden gelmiş ve hatta buna bir açıklama bile getirmemiştir.71 Tanrı'nın sadece yirmi iki yıl için bir peygamber gönderip ardından hemen yeni bir peygamber göndermesindeki çelişkiyi açıklamak yerine Bahâîler, Bâbîliğin tarihini yeniden yazmak ve Bahâullah'ı reddeden Bâbî liderleri, ve özellikle Subh-i Ezel'i itibarsızlaştırmakla toplumu ikna etmeye çalışmıştır.72

1266/1850 yılının yazında Bâb öldürüldüğünde ardından halife olarak kalan kişi Bahâullah değil ağabeyi Subh-i Ezel lakaplı Yahya Nurî olmuştur.73 On sekiz74 kişiden oluşan Hurûf-i hayy'in önde gelen ismi ve Hz. Muhammed'in rec‘ati sayılan Kuddûs lakaplı Molla Ali Bârfurûşî'ye yakınlığıyla bilinen Yahya Nurî, onun emriyle bir süre Nur şehrinin sorumlusu olarak atanmıştır. Molla Ali'nin 1265/1849 yılındaki ölümünden sonra onun yerine geçen Yahya Nurî, aynı yıl içinde Bâb'ın halifesi olmuştur. Ona Subh-i Ezel lakabını takan Bâb, onun kendinden sonraki lider olarak belirlemiş ve bir tevki‘ ile bunu ona bildirmiştir.75 Bâb'ın ölümünden sonra on altı yıl boyunca Bâbîlerin liderliğini Subh-i Ezel yapmıştır. Bu arada Bahâullah yeni din için aktif bir biçimde çalışmayı sürdürmüş ancak kardeşi Subh-i Ezel'in liderliği altında ve onun adına faaliyette bulunmuştur. Edirne'ye sürülmelerinin üçüncü yılında (1283/1866) ise Bahâullah beklenen peygamberin kendisi olduğunu iddia ederek kardeşi Subh-i Ezel dahil tüm Beyan ehlini, diğer bir ifadeyle Bâbîleri kendisine tabi olmaya çağırmıştır.76

Bâbîlik saflarına Subh-i Ezel'den önce katılan Bahâullah yaşça da ondan büyüktür ancak Bâb onu ne Hurûf-i hayy'e dahil etmiş ne de ona özel bir lakap vermiştir. Bahâî takviminin ilk ayı olan Bahâ lakabını da ona Bâb değil Kurratü'l-ayn77 vermiştir.78 Bâb'ın ölümünden sonraki süreçte kardeşi Subh-i Ezel'den daha aktif olması, yeni dinin liderliğine geçmesini kolaylaştırmış ve kendini Bâb'ın müjdelediği, gelmesi beklenen peygamber ilan etmesine ön ayak olmuştur. Bâb, gelmesi beklenen peygamberin en erken 1511 en geç 2001 yıl sonra zuhur edeceğini açıklamasına rağmen Bahâullah bunu görmezden gelmiş ve Bâb'ın yazdıklarına benzer yazılar yazarak kendini Bâb'tan çok daha yüce bir peygamber ve Tanrı'nın mazharı olarak kabul ettirmiştir. Subh-i Ezel'i itibarsızlaştırma ve kendisini reddeden Bâbîleri öldürtme pahasına davasından geri adım atmayan Bahâullah, Bâbî toplumun liderliğini ele almada istediği sonuca ulaşmıştır. Hem Bâbîliği hem de Subh-i Ezel'i geride bırakmayı başaran yeni peygamberin adıyla kurulan dinî hareket, günümüzde yüzlerce ülkede temsilcilik açan kurumsal bir kimliğe kavuşmuştur.

Sonuç

Bâbîliği kendisine temel olarak kullanan Bahâîlik, müstakil bir din olduğunu kabul ettirebilmek için Bâbîliği de müstakil bir din saymıştır. Bâbîliğin tarihine bakıldığında ise onun bir din olmaktan ziyade İsnâaşeriyye içinde aşırı bir akımdan ibaret olduğuna şahit olunmaktadır. Bâbîliğin kurucusu olan Bâb'ın ilk amacı muhtemelen yeni bir din kurmak değil, İsnâaşeriyye tarihinde daha önce denenmiş ve kimi zaman başarılı olsa da çoğu zaman sert tepkiyle karşılaşmış bir olguyla ön plana çıkmaktır. Gaib on ikinci imamın bâbı olduğu iddiasıyla harekete geçen Bâb, yoğun baskılar sonucunda, ikinci aşama olarak imamın kendisi olduğunu ileri sürmüş, bununla da kabul görmeyince yeni bir din başlatma yoluna gitmiştir.

Bâb'ın davetini başlattığı 1260/1844 yılından öldürüldüğü 1266/1850 tarihine kadar geçen altı yıllık dava süreci takip edildiğinde büründüğü üç farklı şahsiyetin hiçbirinde Bahâîliğin iddiasını destekleyecek bir delile ulaşılamamaktadır. Bâb'ın ilk aşamada iddia ettiği bâblık makamıyla ikinci aşamadaki kāimlik, İsnâaşeriyye'nin imamet teorisiyle ilgili olduğundan Şîa, dolayısıyla İslâm dairesi içindeki iddialardır. Söz konusu iddialar yeni bir din olduğunu iddia eden Bahâîliğin alt yapısını oluşturmak için delil olarak kullanılacak mahiyette değildir. Adı geçen iki evrenin ardından gelen peygamberlik mertebesi, Bahâîliğin iddialarıyla bir yönden uyuşsa da Bahâîlerin ilk andan itibaren Bâb'ı peygamber saymasıyla çelişmektedir.

Bahâîler çeşitli motivasyonlarla Bâb'ın davetinin başından beri müjdeci peygamber olduğunu iddia etmişler ve bu iddiayla Bahâîliğin temellerini oturtmaya çalışmışlardır. Buna karşılık Bâb'ın davetine, yazılarına ve en önemlisi kendisine indiği kabul edilen Beyan'a bakıldığında, durumun bu şekilde gelişmediği müşahede edilmektedir. Bâb'ın ilk yıllarda bir müjdeci konumunda olduğu doğrudur ancak müjdelediği kişi Bahâullah değil, dönüşü beklenen gaib on ikinci imamdır. Öte yandan bir süre sonra Bâb, beklenen imamın da kendisi olduğunu savunmuş, bununla da yetinmeyip kendisine Allah tarafından kitap indirilen peygamber olduğunu iddia etmiştir. Peygamberlik aşamasından sonra hâlâ bir peygamberi müjdelemesi, muhtemelen onun önceki söz ve yazılarında Kāim'e çok fazla çağrıda bulunması sebebiyledir. Davetinin başından peygamberliğine kadar sürekli Kāim'in gelişini müjdeleyen Bâb, önceki iddialarıyla çelişmemek için müjdelemeye devam etmek zorunda kalmış olmalıdır.



Kaynakça

Abdülbaha. Bazı Sorulara Cevaplar. çev. Mecdi İnan. İstanbul: Bahai Eserleri Basım ve Dağıtım AŞ, 2. Basım, 1996.

Amanat, Abbas. Resurrection and Renewal: The Making of the Babi Movement in Iran, 1844-1850. Los Angeles: Kalimát Press, 2005.

Arjomand, Said Amir. “The Crisis of the Imamate and the Institution of Occultation in Twelver Shiism: A Sociohistorical Perspective”. International Journal of Middle East Studies 28/4 (Kasım 1996), 491-515.

Arjomand, Said Amir. The Shadow of God and the Hidden Imam: Religion, Political Order and Societal Change in Shiʿite Iran from the Beginning to 1890. Chicago: Univ. Pr, 1987.

Bâb. Beyân Farsî, ts.

Bâb. “Sahife-i Adliyye”. Mecmu‘a-i Âsar-i Hazreti A‘lâ. ed. Lâmi‘. 82/134-205. INBA, 1957. https://afnanlibrary.org/inba-volume-82/

Bahaʼ Allāh. The Kitāb-i Akdas. Bahāʼi World Center, 2005.

Bal, Hüseyin. Bahailik Bir Din Midir: Sosyolojik Bir Araştırma. Isparta: Fakülte Kitabevi, 2011.

Bayat, Mongol. Mysticism and Dissent: Socioreligious Thought in Qajar Iran. New York: Syracuse University Press, 1982.

Cânî. Nuktetü’l-kâf. ed. Edward Brown. Leiden: Brill, 1910.

Çam, Süleyman. “İhsan Mahvi’nin Mahfil Mecmuasındaki Makaleleri Bağlamında Bâbîlik ve Bahâîlik.” Afyon Kocatepe Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi 4/2 (2021), 346–361.

Çam, Süleyman. “Mehmet Râif Organ’a Göre Bâbilik/Bahâîlik Hareketi ve Bu Harekete Yönelttiği Bazı Tenkitleri.” Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 19 (2022), 184–219.

Çam, Süleyman. “Osman Nuri Ergin’in Çalışmalarında Bahâîlik Hareketi.” Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 22/2 (2022), 107–123.

Fığlalı, Ethem Ruhi - Şimşek, Ramazan. “Bahâîlik ve Kitabü’l-Akdes (Türkçe Çeviri)”. e-Makalat 3/2 (2010), 7-144.

Fığlalı, Ethem Ruhi. Bâbîlik ve Bahâîlik. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2. Basım, 2020.

Hakyemez, Cemil. İmamiyye Şiası ve Temel Kavramları. Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2019.

Hakyemez, Cemil. Şîa’da Gaybet İnancı ve Gaip On İkinci İmam el-Mehdî. Ankara: İSAM, 2. Basım, 2016.

İpek, Yasin. “Subhi Ezel Mirza Yahya ve Ezeliler”. Bilimname 45 (31 Ekim 2021), 43-78. https://doi.org/10.28949/bilimname.951638

İpek, Yasin. Yeni Bir Dini Hareket Olarak Bahailik ve Türkiye’de Bahailer. Kayseri: Kimlik Yayınları, 2020.

Knysh, Alexander. Tasavvuf Tarihi. çev. Nurullah Koltaş. İstanbul: Ketebe Yayınları, 2020.

Meçin, Buşra Arslan. “Şeyh Ahmed Ahsâî’ye Göre Hurkalyâ”. İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 11/2 (2020), 731-751.

Miller, William McElwee. The Baha’i Faith: Its History and Teachings. California: William Carey Library, 1974.

Pîrâ, Suâd - Özgüdenli, Osman Gazi. “Nâsırüddin Şah.” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 32/405–406. İstanbul: TDV Yayınları, 2006.

Smith, Peter - Collins, William P. “Babi and Baha’i Millennialism”. The Oxford handbook of millennialism. ed. Catherine Wessinger. 474-491. Oxford; New York: Oxford University Press, 2011.

Subānī, Ǧaʿfar - Shah-Kazemi, Reza. Doctrines of Shiʿi Islam: A Compendium of Imami Beliefs and Practices. London: Tauris [u.a.], 2011.

Şevki Efendi. Bahai Dininin 1. Yüz Yılı. çev. Suna Bozkır. Bahai Eserleri Basım ve Dağıtım AŞ, ts.

Tûsî, Ebu Ca‘fer Muhammed b. Hasan et-. Kitâbü’l-gaybe. thk. İbâdullah Tahrânî - Ahmed Nâsih. Kum: Müessesetü’l-Me‘arifi’l-İslâmiyye, 3. Basım, 1425.

Yurdagür, Metin. “Bab”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 4/359. İstanbul: TDV Yayınları, 1991.

Zabihi-Moghaddem, Siyamak. “The Bābī-State Conflict in Māzandarān: Background, Analysis and Review of Sources”. Studies in modern religions and religious movements and the Babi-Baha’i faiths. ed. Moshe Sharon. 179-225. Numen book series. Studies in the history of religions, v. 104. Leiden; Boston: Brill, 2004.

Dipnotlar

1Metin Yurdagür, “Bab”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1991).

2 1848-1896 yılları arasında hüküm süren Kaçar hükümdarı. Suâd Pîrâ - Osman Gazi Özgüdenli, “Nâsırüddin Şah,” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2006).

3 Bâbîlik/Bahâîlik tarihi için bk. Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik ve Bahâîlik (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2020).

4 Hüseyin Bal, Bahailik Bir Din Midir: Sosyolojik Bir Araştırma (Isparta: Fakülte Kitabevi, 2011), 374; Bunun yanında Bahâîliğin din ya da mezhep sayılamayacağını ve yabancı güçler tarafından, İran’ın birliğine ve İslâm’a zarar vermek amacıyla kurulan eklektik ve sığ bir yapılanma olduğunu dile getirenlere de rastlanmaktadır. Detaylı bilgi için bk. Süleyman Çam, “İhsan Mahvi’nin Mahfil Mecmuasındaki Makaleleri Bağlamında Bâbîlik ve Bahâîlik,” Afyon Kocatepe Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi 4/2 (2021), 350; Süleyman Çam, “Mehmet Râif Organ’a Göre Bâbilik/Bahâîlik Hareketi ve Bu Harekete Yönelttiği Bazı Tenkitleri,” Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 19 (2022), 190; Süleyman Çam, “Osman Nuri Ergin’in Çalışmalarında Bahâîlik Hareketi,” Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 22/2 (2022), 111.

5Ethem Ruhi Fığlalı - Ramazan Şimşek, “Bahâîlik ve Kitabü’l-Akdes (Türkçe Çeviri)”, e-Makalat 3/2 (2010), 31.

6Ǧaʿfar Subānī - Reza Shah-Kazemi, Doctrines of Shiʿi Islam: A Compendium of Imami Beliefs and Practices (London: Tauris [u.a.], 2011), 117.

7Said Amir Arjomand, “The Crisis of the Imamate and the Institution of Occultation in Twelver Shiism: A Sociohistorical Perspective”, International Journal of Middle East Studies 28/4 (Kasım 1996), 502-507.

8Ebu Ca‘fer Muhammed b. Hasan et-Tûsî, Kitâbü’l-gaybe, thk. İbâdullah Tahrânî - Ahmed Nâsih (Kum: Müessesetü’l-Me‘arifi’l-İslâmiyye, 1425), 397.

9Abbas Amanat, Resurrection and Renewal: The Making of the Babi Movement in Iran, 1844-1850 (Los Angeles: Kalimát Press, 2005), 70-71.

10Şah Niʼmetullāh-ı Veli (ö. 730/1330) tarafından kurulan, İran ve Hint Alt Kıtası’nda etkili olan tarikat. Niʼmetullāh-ı Veli sünnîdir ancak mehdîlik unsurları barındıran tarikat sonradan Şiîliğe meyletmiştir. Detaylı bilgi için bk. Alexander Knysh, Tasavvuf Tarihi, çev. Nurullah Koltaş (İstanbul: Ketebe Yayınları, 2020), 238.

11Knysh, Tasavvuf Tarihi, 241.

12Mongol Bayat, Mysticism and Dissent: Socioreligious Thought in Qajar Iran (New York: Syracuse University Press, 1982), 38, 47.

13Bayat, Mysticism and Dissent, 39.

14Bayat, Mysticism and Dissent, 42.

15William McElwee Miller, The Baha’i Faith: Its History and Teachings (California: William Carey Library, 1974), 14.

16Ahsâî’ye göre hurkalyâ, ruhanî âlem ile cismanî âlem arasında, ikisiyle de bağlantı kurulabilen bir ara alemdir. Detaylı bilgi için bk. Buşra Arslan Meçin, “Şeyh Ahmed Ahsâî’ye Göre Hurkalyâ”, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 11/2 (2020), 731-751.

17Bayat, Mysticism and Dissent, 49-50.

18Bayat, Mysticism and Dissent, 50.

19Bayat, Mysticism and Dissent, 54.

20Peter Smith - William P. Collins, “Babi and Baha’i Millennialism”, The Oxford handbook of millennialism, ed. Catherine Wessinger (Oxford; New York: Oxford University Press, 2011), 474.

21Detaylı bilgi için bk. Amanat, Resurrection and Renewal, 95-96.

22Bâb’a ilk inanan ve onun yanında duran on sekiz kişiye diri harfler anlamına gelen Huruf-i hayy denir. Detaylı bilgi için bk. Yasin İpek, Yeni Bir Dini Hareket Olarak Bahailik ve Türkiye’de Bahailer (Kayseri: Kimlik Yayınları, 2020), 87.

23Amanat, Resurrection and Renewal, 162-168.

24Miller, The Baha’i Faith, 14.

25Miller, The Baha’i Faith, 14-16.

26Amanat, Resurrection and Renewal, 199.

27Cânî, Nuktetü’l-kâf, ed. Edward Brown (Leiden: Brill, 1910), 144-145.

28Miller, The Baha’i Faith, 15.

29İnsanın canını, malını ve kutsal değerlerini koruyabilmek için gerçek inancını gizlemesi anlamına gelen takiyye hakkında detaylı bilgi için bk. Cemil Hakyemez, İmamiyye Şiası ve Temel Kavramları (Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2019), 43.

30Said Amir Arjomand, The Shadow of God and the Hidden Imam: Religion, Political Order and Societal Change in Shiʿite Iran from the Beginning to 1890 (Chicago: Univ. Pr, 1987), 254; Smith - Collins, “Babi and Baha’i Millennialism”, 479.

31Tûsî’nin yalancı bâblar listesine ulaşmak için bk. Tûsî, Kitâbü’l-gaybe, 397.

32Şeyhiyye’ye göre imamlar Allah’a açılan kapılardır. Allah’a ulaşması imkânsız olan insanlar, imamlar vasıtasıyla Allah’a ulaşabilmektedir. Detaylı bilgi için bk. Bayat, Mysticism and Dissent, 48.

33Smith - Collins, “Babi and Baha’i Millennialism”, 479.

34Siyamak Zabihi-Moghaddem, “The Bābī-State Conflict in Māzandarān: Background, Analysis and Review of Sources”, Studies in modern religions and religious movements and the Babi-Baha’i faiths, ed. Moshe Sharon, Numen book series. Studies in the history of religions, v. 104 (Leiden; Boston: Brill, 2004), 181.

35Amanat, Resurrection and Renewal, 117-118.

36Hakyemez, İmamiyye Şiası, 32.

37Amanat, Resurrection and Renewal, 198.

38Bâb, “Sahife-i Adliyye”, Mecmu‘a-i Âsar-i Hazreti A‘lâ, ed. Lâmi‘ (INBA, 1957), 82/179.

39Cemil Hakyemez, Şîa’da Gaybet İnancı ve Gaip On İkinci İmam el-Mehdî (Ankara: İSAM, 2016), 133.

40Şevki Efendi, Bahai Dininin 1. Yüz Yılı, çev. Suna Bozkır (Bahai Eserleri Basım ve Dağıtım AŞ, ts.), 4.

41Bâb, “Sahife-i Adliyye”, 82/143.

42Miller 1844 yılında Bâb’ın mehdîlik iddiasında bulunmasını söylenti olarak nitelemektedir. Miller, The Baha’i Faith, 18; Bir Bâbî tarafından onun Kabe’nin kapısında, çok sayıdaki hacıya yüksek sesle ve üç kere “Beklediğiniz kāim benim.” dediği, hacıların bu sesi duyduğu ve anladığı da iddia edilmektedir. Amanat, Resurrection and Renewal, 243-244.

43Fığlalı - Şimşek, “Bahâîlik ve Kitabü’l-Akdes (Türkçe Çeviri)”, 12.

44Miller, The Baha’i Faith, 18-19.

45Amanat, Resurrection and Renewal, 109.

46Zabihi-Moghaddem, “The Bābī-State Conflict”, 181.

47Miller, The Baha’i Faith, 32.

48Cânî, Nuktetü’l-kâf, 151.

49Miller, The Baha’i Faith, 28.

50Bâb, Beyân Farsî, ts., 10.

51Bahaʼ Allāh, The Kitāb-i Akdas (Bahāʼi World Center, 2005), 36.

52Şevki Efendi, Bahai Dininin 1. Yüz Yılı, 3-4.

53Beyan ehlinden kasıt Bâb'a tâbi Bâbîlerdir.

54Fığlalı - Şimşek, “Bahâîlik ve Kitabü’l-Akdes (Türkçe Çeviri)”, 115.

55Şevki Efendi, Bahai Dininin 1. Yüz Yılı, 3.

56Şevki Efendi, Bahai Dininin 1. Yüz Yılı, 6.

57 Bahâîlere göre sadece Bâb değil, Hz. Âdem’den sonraki tüm peygamberler Bahâullah’ı müjdelemek için gönderilmiştir. Detaylı bilgi için bk. Çam, “Osman Nuri Ergin’in Çalışmalarında Bahâîlik Hareketi,” 118.

58 Bâb, Beyân Farsî, 2/16; Miller, The Baha’i Faith, 54.

59 Miller, The Baha’i Faith, 95.

60Şevki Efendi, Bahai Dininin 1. Yüz Yılı, çev. Suna Bozkır (Bahai Eserleri Basım ve Dağıtım AŞ, ts.), 123. Aşağıda değinildiği gibi bu tarih Bahâîlerin özel bir önem atfettiği 19 sayısına denk getirilme çabalarının bir sonucu gibi görünmektedir. Nitekim Bahâî-Ezelî bölünmesi Bahâullah’ın 1866 yılındaki peygamberlik izharından sonra başlamıştır. Bu da onun peygamberliğini 19. yılda değil 22. yılda izhar ettiğini göstermektedir.

61Muhammed Zerendi, Nebil Tarihi, çev. Minu Derahşan Sabet (İstanbul: Bahai Eserleri Basım ve Dağıtım AŞ, 2001), 388; Diğer Bâbîlerin yoğun baskı altında olmasına karşın Bahâullah’ın dört aylık bir hapis hayatından sonra serbest bırakılmasının ve hâlâ yeni din adına tebliğde bulunuyor olmasının sebebi babasının vezir olması ve devlet erkânıyla yakınlığının bulunması olmalıdır. Abdülbaha, Bazı Sorulara Cevaplar, çev. Mecdi İnan (İstanbul: Bahai Eserleri Basım ve Dağıtım AŞ, 1996), 11.

62Şevki Efendi bu gizlenmenin sebebini zuhurun büyüklüğüne bağlamaktadır. Ona göre bu büyüklük, zuhurun kademeli bir şekilde sunulmasını gerektirmiştir. Bk. Şevki Efendi, Bahai Dininin 1. Yüz Yılı, 81.

63Şevki Efendi, Bahai Dininin 1. Yüz Yılı, 99.

64Şevki Efendi, Bahai Dininin 1. Yüz Yılı, 94.

65Miller, The Baha’i Faith, 116.

66Şevki Efendi, Bahai Dininin 1. Yüz Yılı, 105.

67Şevki Efendi, Bahai Dininin 1. Yüz Yılı, 132.

68Miller, The Baha’i Faith, 100.

69Şevki Efendi, Bahai Dininin 1. Yüz Yılı, 130.

70Bâb, Beyân Farsî, 2/16; Miller, The Baha’i Faith, 54.

71Şevki Efendi’nin Bâbîler açısından özel bir önemi haiz 19 sayısına atfen, Bâb’ın davetini izhar edişinden 19 yıl sonrasına tarih vermesi, yine onun anlatısıyla çelişmektedir. Çünkü onun da belirttiği gibi Bahâullah peygamberliğini 1863’te değil 1866’da açıklamıştır. Şevki Efendi, Bahai Dininin 1. Yüz Yılı, 123.

72Miller, The Baha’i Faith, 99-100.

73Subh-i Ezel hakkında detaylı bilgi için bk. Yasin İpek, “Subhi Ezel Mirza Yahya ve Ezeliler”, Bilimname 45 (31 Ekim 2021), 43-78.

74Bâbîliğe göre on sekiz harf, Hz. Muhammed, on iki imam, Fatıma ve dört sefirin rec‘at etmiş halidir. Bk. Miller, The Baha’i Faith, 56.

75Miller, The Baha’i Faith, 71-73; Cânî, Nuktetü’l-kâf, 244.

76Miller, The Baha’i Faith, 94-95.

77Hurûf-i hayy arasındaki tek kadındır. Bâbîlere göre Fatıma’nın rec‘at etmiş halidir. Kurratü’l-ayn lakabı kendisine Kâzım Reşti tarafından verilmiştir. Bâb ise onu Tâhire lakabıyla çağırmıştır. Amanat, Resurrection and Renewal, 295.

78Miller, The Baha’i Faith, 119.